GÜNEŞİN BATTIĞI YERDEN DOĞUYORUZ...
 
  ANA SAYFA
  ÇİZGİLERİN DİLİ İLE HADİSLER
  RİSALE-İ NUR NEDİR?
  Kur’ân ve Risale-i Nur okumanın önemi
  Çocuklara R.Nur’u anlatmanın 5 yolu
  MÜJDE!!!
  İSLAM BİRLİĞİ KONULARI 1
  İSLAM BİRLİĞİ KONULARI 2
  İSLAM BİRLİĞİ KONULARI 3
  GÜNEŞİN BATTIĞI YERDEN DOĞUYORUZ...
  TESETTÜR BAHSİ
  AÇIK-SAÇIKLIKLA YAPILAN TAHRİBAT
  MÜTHİŞ BİR YANGIN
  Açık Saçıklık, Karı-Koca Arasındaki Hürmeti Kırar
  MİLLETLERİN SEMBOLÜ BAYRAKLAR
  FETHİN SEMBOLU AYASOFYA HALA MAHZUN DURUYOR
  KOMİTELERİN İÇ YÜZÜ
  HALK PARTİSİ
  CHP'nin SAV'ı GENETİK ÇIKTI
  LOZAN ANLAŞMASI'NIN İÇYÜZÜ
  TARTIŞILACAK VİDEOLAR
  Ziyaretşi defteri
  SAYAÇ
  GÖKÇEKENT KÖYÜ KABRİSTANLIĞI
İSLAM BİRLİĞİ KONULARI 1

İSLÂM BİRLİĞİ

İttihad İlmî Araştırma

Heyetince Hazırlanmıştır

İstanbul-2000

TAKDİM

Müslümanın gönlünde, fik­rinde devamlı olması gereken İslâm Birliği düşüncesidir. Maalesef bu düşünce ve büyük hedef, gerek müslümanların yazdığı kitaplarda, gerekse basın yayın kuruluşlarında, radyo ve tv lerde hiç işlenme­mekte veya nadiren ele alınmaktadır. Bu mesele yani İslâm dünyası­nın istiklâliyet sebebi olan İslâm Birliği mevzuu adeta unutturulmak isteniyor gibi bir manzara görünüyor. Halbuki Risale-i Nur Külliyatında, İslâm Birliği, çokça nazara verilmiş ve "farz-ı ayn" diye hüküm­lendirilmiştir.

“Bu zamanın en büyük farz vazifesi İtti­had-ı İslâmdır.”“Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, de­ğerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; İttihad-ı İslâmdır.”

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ VE İSLÂM BİRLİĞİ

Orijinal tabiriyle İttihad-ı İslâm yani İslâm Birliği düşüncesi ve fikriyatı, müslüman ilim ve siyaset adamlarının üzerine çok düşün­dükleri ve gerçekleşmesi için çok gayret ettikleri bir mef­kuredir. İslâm mütefekkirleri, maddî ve manevî olarak gerilediğini müşahede ettikleri İslâm Dünyasının kurtuluşu için bir ümit ola­rak İslâm Birliğinin aktif olarak devreye girmesini görmüşlerdir.

Bilhassa 19. asrın sonlarında ve 20. asrın başlarında bu fikir bazı Müslüman ilim, fikir ve siyaset adamını hareketlendirmiş ve bu hususta bir çok eserler yazmışlar ve faaliyetler yapmışlardır. Fakat zemin ve zaman yaver gitmemiş, Avrupa kökenli ideolojiler ve Avrupa meftunu Liderler İslâm Dünyası’nın daha da dağılmasını sağlamıştır.

İslâm Birliğinin tahakkuku ve aktif olarak uygulanması için Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri çok gayret göstermiş­tir. Bu düşüncesini İstanbul'a ilk geldiği 1907 yılından sonra, çeşitli vesile­lerle gerçekçi olarak ortaya koymuş ve tahakkuku için gerekli şartları sıralamış ve İttihad-ı İslâmın tarifini yapmıştır.

Üç devirde yaşamış olan Bediüzzaman Hazretleri, hep İslâm Birliği fikrini savunmuş ve Müslümanların kurtuluşu­nun  bu Bir­liğin gerçekleşmesinde olduğunu ifade etmiştir.

Yirmibeş sene süren en dehşetli zulüm devrinin sonlarına doğru, önce iktidarı elinde tutan Halk Partisi idarecilerini ikaz et­miştir. Bu memlekete, İslâm Dünyası’nın eskideki muhabbet ve kardeşliğini ka­zanmak için yönlerini İslâm Dünyası’na çevirmele­rini tavsiye etmiştir. Bu ikazları duymayan o zihniyet, o zamanki anlayışıyla birlikte, tari­hin karanlık sayfalarına gömülüp gitmiştir.

Daha sonraları ehven-üşşer olarak telakki olunan Demokratlar devri gelmiş ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri dine ve dindarlara bir derece yakın gördüğü bir kısım Demokrat idarecilerine İslam Birliği fikrini çok daha fazla anlatmıştır. Hattâ, İslâm Birliğinin teşekkülü hususunda detaylı bilgiler vermiştir. Sadece bilgi vermekle kalmamış, canlı misallerle meseleyi pekiş­tirmiştir.

Buna mukabil bazı Demokrat devlet adamları (Menderes gibi), Hazret-i Üstad’ın bu tavsiyelerini nazara almış ve bazı te­şebbüslerde bulunmuşlardır. CENTO gibi bazı kuruluşuları, İslâm ülkeleriyle birlikte kurmuşlardı. Bediüzzaman Hazretleri bu faali­yetleri İslâm Birliğinin büyük bayramının bir başlangıcı olarak kabul etmiştir. Fakat maalesef Demokratlar buna yeterince çalışmamışlar  sonra da ihtilalle devrilmişlerdir.

Irak’ta İslam Birliği için çalışan Kral ve Başbakan Sosyalist Baas’cılar tarafından ihtilalle devrilmişlerdir.

Beynelmilel şer cereyanlarının ve gizli dinsizlerin  en büyük korkusu olan İttihad-ı İslâm fikriyatı, Müslümanlar tarafın­dan devamlı canlı tutulmalı ve basın ve yayın organla­rında neşriyat yapılmalıdır. Şu zamandaki menfi gibi olan hal-i âlem nazara alınma­malıdır. Nasıl ki bazı kimseler, kendi ideoloji­lerinin "ebediyyen var olacağı"nı telkin ediyorlar, Müslümanlar daha kuvvetli ve hakiki olarak İslâm Birliğinin gerçekleşeceğine ve de­vam edeceğine bin kat daha fazla inanmalı ve İslâm Kardeşliğine çalışmalıdır.

İSLÂM BİRLİĞİ NEDİR?

Bediüzzaman Hazretleri, İttihad-ı Muhammediye (ASM) hareketini en geniş şekliyle ele alır ve bütün mü’minleri içine aldığını beyan eder:

«Hem de dediler: “İttihad-ı Muhammediyeye (a.s.m.)[1] dahil misin?”

Dedim: Maaliftihar! En küçük efradındanım. Fa­kat, benim târif ettiğim vecihle… Ve o ittihad­dan olmayan, dinsiz­ler­den başka kimdir, bana göste­rin.» (Divanı-ı Harb-i Örfi sh: 11)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine diyorlar:

”Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et."

Cevaben:

«Lâkin tarif ettiğim ve dahil olduğum ittihad-ı Muhammedînin (a.s.m.) tarifi budur ki:

Şarktan garba, cenuptan şimale uzanan bir sil­sile-i nuranî ile merbut bir dairedir. Dahil olanlar da bu za­manda üç yüz milyondan[2] ziyadedir. Bu it­tihadın cihetülvah­deti ve irtibatı, tevhid-i İlâhîdir. Peyman ve ye­mini,[3] imandır. Müntesipleri, kàlû belâdan[4] dahil olan umum mü’minlerdir. Defter-i esmâları da Levh-i Mahfuzdur. Bu ittihadın nâ­şir‑i efkârı, umum kütüb-ü İslâmiyedir. Günlük gazeteleri de, i’lâ-i kelimetullahı[5] he­def-i maksat eden umum dinî gazetelerdir. Kulüp ve en­cü­men­leri,[6] câmi ve mescidler ve dinî medrese­ler ve zikir­hanelerdir. Merkezi de Haremeyn‑i Şerifeyn­dir. Böyle cemiyetin reisi, Fahr-i Âlemdir...

...Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun itti­had-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilâyat‑ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şim­diki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâme­ler­den Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlim­lerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve itti­had-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki, demiş:

İhtilâf u tefrika endişesiKûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.[7]İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz,[8]İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.[9]

Yavuz Sultan Selim»  (Divanı-ı Harb-i Örfi sh: 19)

İttihad ismini almakla birlikte ittihad etmeye mani olan tutum sergileyen İttihad Terakki Cemiyeti hakkında Bediüzzaman Hazretlerinin beyanı:

«Herkesin şevkini kıran ve neş’esini kaçıran ve ağraz­lar ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve se­beb-i tef­rika olan ırkçılık cemiyat-ı akvamiyeyi[10] teşkiline sebe­biyet veren ve ismi meşrutiyet ve mânâsı istibdat olan ve İttihad ve Terakki ismini de lekedar eden buradaki şube-i müstebida­neye[11] muhalefet ettim.» (Divanı-ı Harb-i Örfi sh: 32)



[1] 1909 da bu isimle kurulan bir cemiyet münasebetiyle sorulu­yor

[2] 1909 da dünyadaki İslâm nüfusu

[3] kuvvetli yemini

[4] Cenab-ı Hakkın ruhları yarattığında "Rabbiniz değil miyim" mealinde buyurduğunda, ruhlar "evet Rabbimizsin" dedikleri zaman

[5] Allah kelamının,  İslâmiyetin hakikatlarının yayılmasına çalış­mayı

[6] meclis ve komisyonları

[7] kabrimin köşesinde, rahatsız eder

[8] düşmanların saldırısını birlikte defetmek iken

[9] birleşme olmazsa kızgın demirle yüreğim dağlanır

[10] farklı farklı ırktan olanlara ait dernekleri

[11] İttihad ve Terakki Cemiyetinin merkezi Selanik’te idi. İstanbulda ise şubesi vardı

Son Güncelleme:20-05-2013  
   
Facebook beğen  
 
 
 
  ŞUAN SİTEDE GEZİNEN SAYISI visitor stats  
Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol